Yol Hikayeleri

Bir Gezginin Seyahatinden: HİNDİSTAN 1024 684 admin

Bir Gezginin Seyahatinden: HİNDİSTAN

Herkes gençliğinde en az bir kez Hindistan ve/veya Nepal seyahatine çıkmalı.

Bu ülkede; ‘Altı farklı ana dine’ mensup, ‘onsekiz farklı ana dili’ ve ‘1600 diyalekti’ konuşan pek çok değişik ‘ırk grubu’ bir arada yaşıyor. Bu ülke; Bir milyara yaklaşan nüfusu, inanılmaz dinamizmi ve zengin kültürü ile bir gezgini kolaylıkla kendisine bağlayabilir.
Bozuk yol koşulları ve kötü araç kullanımı nedeniyle, Hindistan’da kara yolculuğu riskli ve tehlikeli olabilir.

Ben Hindistan’ı çok severim ve herkese gençliğinde en az bir kez Hindistan ve/veya Nepal seyahati öneririm. Hindistan, hem motosiklet ile tur yapmak hem de fotoğraf çekmek açısından son derece uygun ve ilginçliklerle dolu bir ülke… Her yer o kadar renkli ve ilginç ki, bu büyük ülkede insan hiç sıkılmadan aylarca gezebilir, fotoğraf çekebilir.

Aşırı kalabalık bu ülkede kendi aracınıza sahip olmak işinizi kolaylaştırır. Kalabalık, aşırı sıcak, bilet kuyruğunda uzun ve çileli bekleyişlerden kurtulmak gibi.

Normalde olduğunuzdan en az iki kat daha dikkatli olunuz

‘Altı farklı ana dine’ mensup, ‘onsekiz farklı ana dili’ ve ‘1600 diyalekti’ konuşan pek çok değişik ‘ırk grubu’nun bir arada yaşadığı, bir milyara yaklaşan nüfusu ile Hindistan, inanılmaz dinamizmi ve zengin kültürü ile bir gezgini kolaylıkla kendisine bağlayabilir ve dış dünyayı unutturabilir.

Hemen her gün Hindistan’ın herhangi bir yerinde bir festivale rastlamak olası. Özellikle büyük festivallerden birine denk gelecek şekilde kendinizi ayarlayabilirseniz, işte o zaman bu zengin mozaiğin tadını fazlasıyla çıkartabilirsiniz. 

Hindistan’da karayolu üzerinde kendi aracınızla seyahat etmeyi düşünüyorsanız, bütün rehber kitaplardaki şu uyarıyı asla aklınızdan çıkarmayın; “Bozuk yol koşulları ve kötü araç kullanımı nedeniyle, Hindistan’da kara yolculuğu riskli ve tehlikeli olabilir.”

Bu uyarı sonuna kadar haklı olmakla birlikte, motosiklet üzerinde belirli bir tecrübeniz varsa ve böyle bir yolculuk yapmak istiyorsanız, sürüş güvenliğinizi artırmak ve normalde olduğunuzdan en az iki kat daha dikkatli davranmak koşuluyla, bunu yapamamak için bence hiçbir sebep yok.

Hemen her gün Hindistan’ın herhangi bir yerinde bir festivale rastlamak olası. Büyük festivallerden birine denk gelirseniz, bu zengin mozaiğin tadını çıkartabilirsiniz. 

Yeni baskı rehber bir kitap, isteklerinize göre bir rota

Motosiklet, Dünya’nın her yerinde olduğu gibi Hindular için de son derece sempatik bir araç ve tabii onunla seyahat edenler de. Bir ‘motorcu-gezgin’ olarak çoğu zaman sıcak bir şekilde karşılanıp, size yardım etmeye gönüllü birilerine rastlayabiliyorsunuz.

Benim seyahatlerimde de genelde böyle oldu ve her şey yolunda gitti. Hatta bir kadın ve bir erkek seyahat ediyorsanız, çoğu zaman işleriniz daha da kolaylaştırılıyor ve hızlandırılıyor. Gümrüklerde bile nispeten daha az bekletmeye ve yardımcı olmaya çalışıyor görevliler. 

Bir gezginin seyahatinde yaşamak isteyebileceği hemen hemen her şeye sahip olan Hindistan’a gitmeden önce, yapmanız gereken tek şey; ‘yeni baskı bir rehber kitap’ bulup iyice incelemek ve izleyeceğiniz rotayı kendi beklentileriniz ve istekleriniz doğrultusunda şekillendirmek.

Böylesi bir yolculuğu kendi motosikletinizle yapabileceğiniz gibi, Hindistan’ın büyük şehirlerinden birinden ‘1200-1500 usd’ arası bir fiyata satın alabileceğiniz meşhur Enfield’lardan biriyle de yapabilirsiniz, tabi ikinci el olanlarını çok daha ucuza alabilirsiniz.

Bir gezginin seyahatinde yaşamak isteyebileceği hemen hemen her şeye sahip olan Hindistan’a gitmeden önce, yapmanız gereken tek şey; ‘yeni baskı bir rehber kitap’ bulup iyice incelemek ve izleyeceğiniz rotayı kendi beklentileriniz ve istekleriniz doğrultusunda şekillendirmek. 

Türkiye’den motorunuza atlayın. İran, Pakistan ve Hindistan…

Eğer yeteri kadar zamanınız ve bütçeniz varsa, Türkiye’den motorunuza atlayıp, İran’ı ve Pakistan’ı geride bıraktıktan sonra Hindistan’a girip seyahatinizi sürdürebilirsiniz. Acil bir durumda ya da canınız istediğinde büyük bir havaalanından, rahatlıkla motorunuzu kargo olarak Türkiye’ye yollayabileceğinizi de aklınızın bir köşesinde bulundurursanız daha rahat ve güvenli seyahat edebilirsiniz.

Eğer daha az zamanınız varsa ve İran ve Pakistan’ı geçmek gözünüzde büyüyorsa, Türkiye’den motorla yola çıkmak yerine, uçakla Delhi’ye ya da Kalküta’ya gidebilirsiniz. Buradan Enfield bullet 350cc ya da 500cc’lik motorlardan bir tane satın alıp, zamanınızı istediğiniz şekilde değerlendirip, ülkeyi gezebilirsiniz. Geri dönmek istediğinizde ise, fazla uğraşmadan başka bir gezgine, daha düşük bir fiyata motorunuzu satıp, tekrar uçakla evinize dönebilirsiniz.

Bunların yanı sıra, lokal ulaşım araçlarını kullanarak da pekalâ Hindistan’ı dolu dolu gezebilir ve tadını çıkarabilirsiniz. Ancak imkânı olan herkese birkaç aylık motorla bir Hindistan gezisini kesinlikle tavsiye ederim. Ben kendi hesabıma ilk fırsatta bu büyük ülkenin henüz görmediğim coğrafyaları için geri dönmek istiyorum.

Hindistan gibi aşırı kalabalık bir ülkede kendi aracınıza sahip olmak çoğu yerde işinizi müthiş kolaylaştırabiliyor. Kalabalık, boğucu, rahatsız, aşırı sıcak tren ve otobüs yolculuklarından sizi kurtardığı gibi, bilet kuyruğunda uzun ve çileli bekleyişlerden de uzak tutuyor.

Kirlilik, sıcak, sefalet, fakirlik, her köşe başında sakatlar ve dilenciler, hastalıklar ve kalabalık. Bunlar, acemi bir turistin Hindistan’daki ilk günlerini cehenneme çevirebilir!

Hindistan tecrübeli gezgin için bile ilk anda şok etkisi yaratır

Hem de istediğiniz yerde durmak ve istediğiniz kadar kalmak gibi harika bir özgürlüğü de size sunuyor. Bütün bunları söylerken mekanik ve sürüş yeteneklerinizin belirli bir seviyenin üzerinde olduğunu kabul ediyorum elbette.

Bence karar vermeniz gereken tek şey, Hindistan’ın nerelerini, nasıl ve ne kadar süre yaşamak, deneyimlemek istiyorsunuz. Ondan sonra da, imkânlarınız ve beklentileriniz dahilinde güncel bir program çıkartıp ona göre hareket etmek en doğrusu olacaktır.

Hindistan, tecrübeli bir gezgin için bile ilk anda bir şok etkisi yaratır. Kirlilik, sıcak, sefalet, fakirlik, her köşe başında sakatlar ve dilenciler, ortalıkta kol gezen hastalıklar ve inanılmaz bir kalabalık. Bütün bunlar, hazırlıksız, acemi turistin Hindistan’daki ilk günlerini cehenneme çevirmek ve onu bir an önce kaçırtmak için fazlasıyla yeterlidir.

Akıllı bir gezgin ise hemen içinde bulunduğu koşullara uyum sağlamaya çalışır. Hindistan’ın tadını, ancak onu olduğu gibi kabul ederseniz ve kendinizibu duruma alıştırırsanız çıkarabilirsiniz.

Ancak akıllı bir gezgin, hemen içinde bulunduğu koşullara uyum sağlamaya çalışır. Hindistan’ın tadını, ancak onu olduğu gibi kabul ederseniz ve kendinizi bu duruma alıştırırsanız çıkarabilirsiniz. Tamamen kendine özgü iç dinamikleri ve kaotik sistemi içinde bir düzeni olan Hindistan, kendisine adapte olan herkese sonsuz güzelliklerini tattırır.

Müslümanların Muin-ud-din Chisti adlı sufi derviş anısına yaptıkları festival

Kabaca, Hindistan’da neler bulabileceğinize dair fikir vermek açısından, her bir ‘eyalet’te karşılaşabileceklerinizden biraz bahsetmek istiyorum.

* Jammu ve Kashmir’in batı bölgelerinden uzak kalmak kaydıyla, Ladakh’taki; Tibet Budizmini…

Sekizbin metrelik dağları…

Dünya’nın ikinci en yüksek araç kullanılabilen yolunu yaşayabilirsiniz…

* Himachal Pradesh’in muhteşem Budist manastırlarını…

Dharamsala’da Dalai Lama’nın bir konferansını izleyebilirsiniz…

* Penjab eyaletinde;

Amritsar’daki Altın Tapınak’ta Sih’lerin içten misafirperverliğini…

Bence karar vermeniz gereken tek şey, Hindistan’ın nerelerini, nasıl ve ne kadar süre yaşamak, deneyimlemek istiyorsunuz. Ondan sonra da, imkânlarınız ve beklentileriniz dahilinde güncel bir program çıkartıp ona göre hareket etmek en doğrusu olacaktır.

Hinduism ve Müslümanlığın birleşiminden Guru Nanak’ın 1500’lerde ortaya çıkardığı Sihism’i, tanıyabilirsiniz…

* Krallar’ın toprağı Rajastan eyaletinde;

Rajput’ların kahramanlık hikayelerini dinleyebilir…

Jaipur’un meşhur ‘Pembe Şehir’ini…

İlginç fil festivalini…

Ajmer’de müslümanların Muin-ud-din Chisti adlı sufi derviş anısına düzenledikleri büyük festivali…

Pushkar’ın inanılmaz kalabalık deve festivalini izleyebilir… Çöl şehirlerini gezebilir, deve safarilerine katılabilirsiniz…

Dünya’nın en güzel çayı Darjeeling’de. Sıkkım ve muhteşem manastırları…

* Uttar Pradesh eyaletinde;

İnanılmaz zıtlıkların birarada uyum içinde yaşadığı kalabalık Delhi şehrini…

Haridwar’daki ya da Allahabad’daki büyük Kumbh Mela festivaline gelen hacıları…

Muhteşem Taj Mahal’i…

Doğal parkları…

Fatehpur Sikri’deki hayalet şehri…

Kutsal şehir Varanasi’yi ve ghat’larında yıkanmaya gelen binlerce Hindu hacıyı görebilirsiniz…

* Madhya Pradesh eyaletinde;

Gwalior’un dev kalesini…

Krallar’ın toprağıRajastan eyaletinde Rajput’ların kahramanlık hikayelerini dinleyebilirsiniz; Jaipur’un meşhur ‘Pembe Şehir’ini; İlginç fil festivalini gezebilirsiniz.

Khajuraho’da 1000 yıllık erotik heykellerin bulunduğu tapınakları hayretle gezebilirsiniz…

* Batı Bengal eyaletinde;

Kaotik Kalküta şehrini…

Dünya’nın en güzel çaylarının üretildiği Darjeeling’i…

Küçük bir Budist krallık olan Sıkkım’ı ve muhteşem manastırlarını görebilirsiniz…

* Hindistan’ın kuzeydoğusunda yer alan 1995 yılına dek turizme kapalı tutulan Assam, Meghalaya ve Tripura eyaletlerine bugün artık girebilirsiniz.

Ancak, Arunachal Pradesh, Nagaland, Manipur ve Mizoram, politik düzensizlikten dolayı hâlâ ziyaret etmesi zor olan eyaletler…

Buddha’nın 2600 yıl önce altında aydınlandığı kutsal incir ağacı…

* Nüfusunun Yüzde 95’i Hindu olan Orissa eyaletinde;

Tamil Nadu eyaletinde Bengal Körfezi’nde denize girebilir; Kerala eyaletinde plajların tadını çıkarabilirsiniz. Karnataka eyaletinde; Bangalore’un sayısız publarındakendinizi kaybedebilirsiniz. 

Eski tapınakları ve kendine özgü mimarisini…

Puri’deki büyük araba festivalini takip edebilirsiniz…

* Hindistan’ın en az güvenli eyaletlerinden biri olan Bihar’da yalnız ve gece seyahat etmemeye özen göstererek, inanılmaz bozuk kara yoluna da iyice dikkat ederek;

Buddha’nın bundan 2600 yıl önce Bodh Gaya’da altında aydınlanmaya ulaştığı kutsal incir ağacını ve buradaki muhteşem tapınakları…

Dünya’nın en eski üniversitelerinden biri olan Nalanda Üniversitesi’nin kalıntılarını görebilirsiniz.

* Hindistan’ın en güneyinde yer alan Tamil Nadu eyaletinde;

Bengal Körfezi’nde denize girebilir…

Kendine özgü ‘karnatik müziği’ dinleyebilir…

Madras’ın harika restoranlarının, dükkanlarının ve zengin kültürel imkânlarının tadını çıkarabilirsiniz.

* Kerala eyaletinin; 1960’lardan beri popüler olan muhteşem plajlarının tadını çıkarabilirsiniz.

* Karnataka eyaletinde; Bangalore’un sayısız publarında kendinizi kaybedebilirsiniz.

Goa’nın çılgın yılbaşı partileri. Ahmedabad’daki sayısız camiler…

* Andra Pradesh eyaletinde; Hyderabad’ın kültürel aktivitelerinin, danslarının, ghazal gösterilerinin tadını çıkarabilirsiniz. 

* Maharashtra eyaletindeki, Hindistan’ın en büyük şehri Bombay’da, Hindistan’a ait her şeyi bulabilirsiniz.

* Goa’nın çılgın yılbaşı partilerine katılabilirsiniz.

* Hindistan’ın en zengin endüstri bölgesi olan Gujarat’taki Ahmedabad’ın sayısız camilerini gezebilir, uçurtma festivalini izleyebilirsiniz.

Sonuç olarak…

Hindistan’da, aradığınız şeyi mutlaka bir yerlerde bulabilirsiniz.

Yeter ki ön araştırmanızı iyi yapın ve kendinize yeteri kadar zaman verin…

Mısır’ın Gizemli Derinliklerine Yolculuk 1024 684 admin

Mısır’ın Gizemli Derinliklerine Yolculuk

Bugün Dünya’nın en eski ikinci dalış kulübündeyiz. Merkezi Caddebostan’da olan Türk Balıkadamlar Kulübü’ne misafiriz. Türk Balıkadamlar Kulübü Başkan Yardımcısı Ali Ender Kopanoğlu Bey ile bir röportaj yapacağız. Çünkü beraber Mısır’ın Şarm El-Şeyh (Kısaca Şarm) kentine seyahatimiz oldu. Sağ olsunlar, bu seyahate beni de davet ettiler. Haliyle o seyahat ile ile ilgili konuşmamız gerekiyordu.

Aybeniz Orhan Yazdı


Aybeniz Orhan: Ender Bey merbahalar, nasılsınız?
Ali Ender Kopanoğlu: Çok teşekkür ederim Aybeniz hanım… Sizler nasılsınız?
Ben de teşekkür ederim. Bize bu fırsatı verdiğiniz için öncelikle Türk Balıkadamlar Kulübü’ne sonrasında da size çok teşekkür ederim. Ender Bey, Şarm El-Şeyh programı nasıl ortaya çıktı?
Şarm El-Şeyh programı şöyle ortaya çıktı. Bizler pandemi öncesinde yılda bir ya da iki kez Şarm’a gidiyorduk. Aşağı yukarı 20 kişilik bir grubumuz ile bu seyahatleri yapıyorduk. Ancak pandemi döneminde doğal olarak bu programlarımızı, sehayatlerimizi de yapamadık. Bizler gibi, gruptaki diğer tüm üye arkadaşlar da bu programları da Şarm’ı da çok özlemişlerdi. Dolayısıyla bir organizasyon yapalım, dedik. Hem Şarm’ı özleyen arkadaşlar hem de dalış macerasına yeni başlayan arkadaşlardan belirli sayıda kişi davet ederek, onlara gelecekte yaşayacakları güzellikleri daha erken görme şansı tanımak istedik.

ŞARM, DENİZ ALTI HAYATI KONUSUNDA DÜNYA’NIN EN İYİ BÖLGELERİNDENDİR
Görme şansı mı tanıdınız, yoksa bizim sular daha vahşi olduğu için, dalış konusunda biraz daha pratik yapsınlar diye mi oraya götürdünüz?!
Aslına bakarsanız, sularımızın, denizlerimizin yapısı birbirinden çok farklı. Bizim ülkemiz ile Kızıldeniz arasında büyük farklılıklar var. Burada biraz daha fazla görüş problemi olduğu için; Kızıldeniz’deki rahatlığı hiçbir zaman İstanbul sularında bulamıyoruz elbette. Güneyimizdeki sularda elbette mümkün ama İstanbul ve civarında biraz daha zor görüş mesafesi… Dolayısıyla değişik canlıları görebilmek için gitmek istedik. Zaten Şarm, bu konuda Dünya’nın en iyi bölgelerinden birisidir. Biz de bu gerçekten hareketle tüm arkadaşlarımıza bu şansı vermek istedik.

Peki neden 8 Mayıs? Bu tarihin özel bir anlamı var mı?
Şöyle… 8 Mayıs neredeyse sezonun başlangıcı… Aslına bakarsanız pandemiden önceki yıllarda Mart ayında, Nisan ayında da gittiğimiz olmuştu Şarm’a… Ancak bu sene organizasyon için biraz geç kaldığımızı itiraf etmeliyim! Biz geç kalmıştık, oradaki dalış turlarından da aldığımız boş tarih 8 Mayıs’a denk geliyordu. Ancak bu dönemde dalış için uygun bir tarih bulabildik. Yani özetlememiz gerekirse; biz daha önce, yani Mart’ta Nisan’da yapmayı tercih ederdik. Çünkü hem sezon tam yükselmemiş oluyordu hem de sıcaklık ve rutubet, Mayıs ayına oranla çok daha makûl seviyelerde olabiliyordu. Ancak bizim programımız, Şarm’daki dalış müsaitliği bu tarihe denk geldiği için 8 Mayıs’ta orada olabildik.

Hem Şarm’ı özleyen arkadaşlar hem de dalış macerasına yeni başlayan arkadaşlardan belirli sayıda kişi davet ederek, onlara gelecekte yaşayacakları güzellikleri daha erken görme şansı tanımak istedik.

DALIŞ EKİBİMİZDE 16 YETİŞKİN, BİR MASKOT BİR DE BEBEK VARDI!
* Haklısınız… Benim gibi kavrulanlar oldu! Nasıl başladı macera? 8 Mayıs ve sonrasından biraz bahseder misiniz?
Aslına bakarsanız biz çok kısa bir süre içinde karar verdik bu programa… Gündoğdu Saruhanoğlu Bey (Türk Balıkadamlar Kulübü Başkanı) ile oturduk ve “Böyle bir şey yapalım mı?” dedik, yapmaya karar verdik! Sonrasında yakın olan arkadaşlarımızdan birkaç tanesine sorduk, hepsi çok sevindiler. Organizasyon için 9-10 aileye ihtiyacımız vardı. Zaten çok sınırlı her şey çünkü… İkişer kişinin bir kabine girdiğini düşünürseniz, teknede toplam 9 adet kabin var. 9 kabin, yani 18 kişi alabiliyor. Dolayısıyla çok çabuk organizasyon yapılabildi. Kabul edenleri, istekli olanları listelediğimiz zaman; olması gerekenden fazla talep bile olduğunu gördük. Fakat şartlar gereği ancak 9 kabini doldurduk.

* İki de küçük dostumuz vardı!
Evet, evet… Bir tanesi bebek olmak üzere iki tane de çocuğumuz vardı aramızda… Hatta onlar da maalesef biraz yatak problemi yaşadılar ama yine de onlar için de çok güzel geçti program… Çocuklar, teknemizin maskotu oldular. Zaten çocuklarımızdan bir tanesi, İstanbul ve Türkiye’deki dalışlarımıza sürekli olarak geliyordu. İki yıldır bizimle birlikte! O uzun süredir bizim maskotumuz hakikaten! Çok sevimlidir kerata!

Bizim ülkemiz ile Kızıldeniz arasında büyük farklar var. Kızıldeniz’deki rahatlığı İstanbul sularında bulamazsınız. Çünkü görüş mesafesi çok farklı. Şarm, bu konuda Dünya’nın en iyi bölgelerinden birisi.

Organizasyon için 9-10 aileye ihtiyacımız vardı. Zaten çok sınırlı her şey. İkişer kişinin bir kabine girdiğini düşünürseniz, teknede toplam 9 kabin var. Bizim ekipte 16 yetişkin, 1 maskot, 1 de bebek vardı!

OTELDE SİVRİSİNEKLERLE BOĞUŞTUK… SABAH HEPİMİZ YARIM KİLO VERMİŞTİK!
* Seyahat ile ilgili detay verebilir misiniz? Saat kaçta indiniz, otele nasıl geçtiniz?
Buradan gidiş konusunda çok fazla alternatifiniz yok zaten… Uçak, yarımda (00.30) İstanbul’dan kalkıyor. Saat 02.30 ya da 03.00 gibi oraya iniyor. Pasaport işlemleri, havalimanı çıkışınız 04.00’ü buluyor. Orada bir otel organize ettik internet üzerinden… Otel beş yıldızlıydı ama!.. Oraya giderken bazı aksilikler yaşadık. Aslında daha önceki programlarımızda da benzer aksilikler yaşamıştık! Bu kez aksiliklerin ölçüsü büyüktü! Mesela rezervasyondan haberleri yoktu! Saatlerce orada görevlinin gelmesini bekledik. Önünde sonunda herkese birer oda bulabildiler! Odalarımıza geçtik ama gece boyunca sivrisinekler ile mücadele ettik. Ertesi sabah kalktığımızda yarımşar kilo zayıflamış olan insanlardık! Rezervasyon bilgisi ellerine ulaşmadığı için otel, bizim gibi büyük bir grup için çok hazırlıklı değildi. Dolayısıyla çok fazla memnun kaldığımızı söyleyemem. Program boyunca da zaten birkaç saat dinlenmek için otele gittik sadece! Gün içerisinde sürekli bir kafede vaktimizi geçirdik! Akşamüstü de tekneye geçtik.

GÜNDE 4 KEZ DALIŞ YAPANLAR İÇİN, 5 ÖĞÜN YEMEK GERÇEKTEN ÇOK GÜZEL!
* Teknede toplam kaç kişiydik?
Teknede çocuklar ile birlikte 18 kişi vardı bizim grupta… Ayrıca 8-9 kişilik bir mürettebat ekibi vardı. Kaptanı, aşçısı, hizmetlisi ile birlikte.. Yani toplamda 30’a yakın insan vardı teknemizde…

* Ben orada şunu gözlemledim. Siz, teknenin kaptanını eskiden tanıyor muydunuz?
Biz, bundan önceki programlarımızda da hep aynı tekneye gidiyorduk. Dolayısıyla evet, kaptanı eskiden tanıyordum. Aşçısı değişmişti teknenin! Teknenin aşçısı, bir aylık izne ayrıldığı için alternatif aşçı gelmişti tekneye… Teknenin asıl aşçısı gerçekten muhteşemdi. Gerçi yerine gelen aşçı da güzel yemekler yaptı ama teknenin asıl aşçısı, kesinlikle bundan en az iki kat daha yetenekliydi.

* Bir şey itiraf edeyim; Orada aldığımız kiloları daha yeni yeni verebildim! Günde 5 öğün yemek, ne demek?!
Vallahi günde 5 öğün yemek, çok güzel bir şey! Fakat günde 4 dalış yaptığımızı da not düşelim elbette buraya! 4 dalış, hatırı sayılır bir efor demek…

İnternetten beş yıldızlı bir otele rezervasyon yaptırdık. Fakat oraya vardığımızda bizden haberleri yoktu! Saatlerce görevliyi bekledik, zar zor birer odaya yerleştik. Gece boyu sivrisinekler ile mücadele ettik. Sabah kalktığımızda yarımşar kilo vermiştik!

TEMPEL’DA DENEME DALIŞI YAPILDI!.. TİRAN’DA 57-58 METREYE KADAR İNDİK
* Hangi bölgelerde dalış yapıldı peki?
İlk günkü dalış, geceden kalma yorgunluk ve herkesin birbirini tanıması amacıyla biraz daha ‘deneme dalışı’ gibi oldu. Discovery’den biraz ileride Tempel’da oldu bu dalış. Sığ ama problemsiz olan bir suda gerçekleşti bu dalışımız…
Sonrasında teknemiz ertesi gün itibariyle artık normal dalış güzergâhı seyrine başladı.

* Kaç bölgede dalış yapıldı?
4 bölgede dalış yaptık. İlk bölge Tempel, ikinci yerimiz buraya çok yakın olan bir bölgeydi. Ondan sonra Ras Muhammed adında Milli Park olan bir bölge var. Asıl en güzel dalışları da orada yaptık diyebilirim. Burada 2-3 dalış yaptık ve hepsi de muhteşemdi. Bir de Tiran adası civarına gittik. O bölge rüzgârlıydı. Geçmişte orada birkaç kez dalmıştık bizler… Ancak bu kez gerçekten çok özel bir dalış organize etmişlerdi. Sadece tecrübeli olanlar için organize edilen bu dalışta, çok ciddi bir derinliğe kadar indik. Bir kanyondu orası… 57-58 metrelere kadar indik bu dalışta.

BATIKLAR BÖLGESİNE GEÇMEK İSTEDİK. KAHİRE VİZESİ ALMAMIZI İSTEDİLER!
* Bir de batıklar vardı değil mi?
Evet… Batıklar vardı o bölgede… Ancak o batıklar, dalarak ziyaret edilebilecek batıklar değildi. Asıl batıklar bölgesine gidemedik bu programda. Çünkü oraya geçiş için Kahire vizesi istediler. Normalde Şarm’a vize kaldırıldı. Fakat buradaki polislerin, bu durumdan haberleri, bilgileri yok anladığımız kadarıyla! Kapıda bize “Vize alacaksınız” dediler! Biz de “Gerek yok” dedik ve vize almadık.
Çünkü buradaki konsolosluktan kontrol edilmişti tüm bilgiler. Doğrusunu söylemek gerekirse o komiserin mi yoksa konsolosluk görevlisinin mi doğru söylediğini halen bilemiyoruz biz de! Bu bilgi, bir haftalık bir bilgiydi ve çok yeni olduğu için görevliler tarafından tam olarak algılanmamıştı. Belki şimdi artık işler rayına oturmuş olabilir bu konuda!

Tiran civarında çok özel bir dalış organize etmişlerdi. Sadece tecrübeli olanların katıldığı bu dalışta, çok ciddi derinliklere indik. Bir kanyondu burası57-58 metreyi gördük.

45 YAŞ ALTINA KAPIDA VİZE VERİLİYOR. 45 YAŞ ALTI KONSOLOSLUĞA GİDİYOR…
* Şarm’daki bir dalış için Kahire vizesi istenmesi biraz garip değil mi? Sonuçta zaten hepsi de Mısır toprakları içinde değil mi?
Aslına bakarsanız elbette tümü Mısır ülkesinin içinde… Fakat bahsettiğimiz dalış alanı turistik bir bölge olduğu için, turizmden faydalanmak açısından böyle bir uygulamaya gitmişler ve vize koymuşlar. Bakın; Şarm’a vize istemiyorlar, ancak Kahire bölgesine doğru gidecek, Sina Yarımadası’nın dışına doğru çıkacaksanız orada Mısır vizesi istiyorlar.
Mısır vizesi de şöyle… 45 yaş üstü olanlara kapıda Mısır vizesi veriliyor. 45 yaş altı olanlar ise mutlaka konsolosluktan almak zorunda. İşte bu yüzden Ras Muhammed’e gidemedik. Ras Muhammed, Sina Yarımadası’nın en ucu, son limidi sayılır. Ras Muhammed’den sonraki bölge, Sina Yarımadası’nın batısına denk geliyor. İşte o bölgede de Kahire, yani resmi Mısır vizesi istediklerini söylediler.

* Birlikte gittiğimiz bu tur, kaç günlüktü?
7 gün… Cumartesi akşamı tekneye bindik, cuma akşamı indik. Derin dalışlar yaptığımız ve çok sık daldığımız için mutlaka bir dekompresyon süresi var dalıcılar için. Dolayısıyla bizler de bu nedenle Türkiye’ye dönüş yolculuğunu 24 saat ertelemeyi isteriz. Tekneden indikten sonra bir gün otelde konaklar ve sonrasında dönüş yolculuğu için uçağa bineriz.

DERİN DALIŞLAR YAPAN İNSANLAR,BİR GÜN DİNLENİP UÇAĞA BİNMELİ
* Neden böyle bir şey yapıyorsunuz? 
Muhtemel bir dekompresyon hastalığı geçirmeyi önlemek için 24 saatlik bu önlemi alıyoruz. Biraz daha detay vermek gerekirse… İnsan vücudu nitrojene aşağı yukarı iki misline kadar dayanabiliyor. Fakat belli bir süre içerisinde bizim dokularımız azot birikimine uğruyor. Bu durum ‘satüre oluyor’ diye özetlenir. Bu satürasyon süresinin azaltılması için, yani vücudun kaldırabileceği toleranslara düşürülebilmesi için belirli bir sürenin geçmesi gerekiyor.
Daldığımızda vurgun yemiyoruz belki ama yine de vücudumuzda birikmiş bir azot fazlalığı var sonuçta. Uçak yolculuğunda da, uçak içerisinde basınç düştüğü için dokularda erimiş olan azotun kabarcık haline gelmesi ve vurgun haline gelme ihtimali var. İşte bunu önlemek için dalış sonrasında tekneden indikten sonra, en az 24 saati dinlenerek geçiriyor ve sonrasında dönüş yolculuğu için uçağa biniyoruz. Bunun bilimsel adı da ‘desütarasyon’dur.

Normalde Şarm’a vize kaldırıldı. Fakat buradaki polislerin, bu durumdan haberleri, bilgileri yok anladığımız kadarıyla! Kapıda bize “Vize alacaksınız” dediler! Biz de “Gerek yok” dedik ve vize almadık.

7 GÜN SONRA TEKNEDEN İNDİK. HEMEN SAFARİYE GİTTİK VE DÖNÜŞE GEÇTİK!
* Aslında bu konu hakkında bilgi sahibiyim. Ben sadece amatörce dalan okuyucularımızın sizin anlatımızla bu konu hakkında bilgi sahibi olması ve sağlıkları açısından sıkıntı yaşamamaları için sordum. Herhalde sizin bu yalın anlatımınız, okurlar için de önemli bir bilgi kaynağı olacaktır.
Doğrudur… İyi de yaptınız aslında… Bir kişi bile bilinçlense, büyük bir faydadır hepimiz için… Bir kez daha tekrar edeyim isterseniz: Yaptığınız dalışlar derin dalışlar ise tekneden indiğiniz gün, uçakla dönüşü tercih etmeyin… Çünkü derin dalışlarda vücutta satüre nitrojen birikimi oluyor. Bunun azaltılabilmesi için 24 saatlik bir dinlenme süresinin geçmesi gerekiyor. Özeti bu…

* Peki biz ne zaman döndük?
Biz de bahsettiğim gibi program yaptık. Tekneden indikten bir gün sonra dönüş yolculuğumuz başladı. Tekneden indik, bir günlük safarimiz vardı ve ardından otelde istirahat ettik. Ertesi gün de havalimanına giderek İstanbul’a dönüş yolculuğumuz başladı.

EKİM AYINDA BU TURA EK OLARAK DAHAB’DA BLUE HOLE’E DALACAĞIZ
* Ender Bey öncelikle The Great WildLife ailesi olarak bizlerle görüşlerinizi paylaştığınız ve bu röportajı verdiğiniz için teşekkürler. İkincisi; bana böyle bir deneyim şansı verdiğiniz için şahsım adına da özel bir teşekkürü borç bilirim.
Sizin için de çok güzel bir tecrübe olduğunu düşünüyorum.

Mısır vizesi şöyle… 45 yaş üstü olanlara kapıda Mısır vizesi veriliyor. 45 yaş altı olanlar ise mutlaka konsolosluktan almak zorunda. Şarm’a değil de Ras Muhammed’e gideceksen, Mısır vizeni alacaksın!

* Ben çok eğlendim kesinlikle…
Biz bu yıl içinde, zannedersem 16 Ekim tarihinde yeniden bir organizasyon yapacağız. Yine bir hafta sürecek bir organizasyon planlıyoruz. Fakat bu kez gidişte otelde kalmayı düşünmüyoruz! Uçaktan indikten sonra direkt tekneye geçmek istiyoruz. Tur bittikten sonra da Dahab’da bulunan Blue Hole (Mavi Çukur) denilen bir bölgede dalış yapmak istiyoruz. Tekne turundan sonra otobüsle gidilecek bu bahsettiğim bölgeye… Sadece tecrübeli olan arkadaşlarımız katılacaklar bu dalışa. Bu son dalışın ardından da bir gün daha konaklayacak ve sonrasında İstanbul’a döneceğiz.

BU TÜR DALIŞ ORGANİZASYONLARI İÇİN 2 YILDIZ VE ÜZERİNİ TERCİH EDİYORUZ
* Türk Balıkadamlar Kulübü olarak bir yılda kaç defa böyle yurt dışı turları düzenliyorsunuz? Ve yeni öğrencileri de böyle organizasyonlara götürebiliyor musunuz?
Mümkün olduğu kadar bu tür turlarda yeni başlayanları, öğrencileri çok tercih etmiyoruz açıkçası. Seçme yapabiliyoruz. Birkaç arkadaşımızı ekibe dahil ediyoruz; tecrübe kazanmaları, dalışı yerinde görmeleri amacıyla.
Çok yeni öğrencilerin oraya gitmesi demek; onlara göz kulak olacak, dalışlarında eşlik edecek çok daha tecrübeli birilerinin de ekipte olması anlamına geliyor. Böyle bir turda onların başına böyle bir arkadaş vermek, o arkadaşa biraz haksızlık oluyor. Bu sebepten dolayı da çok tercih etmiyoruz yeni öğrencilerimizi bu organizasyonlara dahil etmeyi… 2 yıldız ve üzerindeki dalıcıların gelmesini tercih ediyoruz. Çok nadir de olsa sizin gibi dostlarımızı da ekibe dahil ediyoruz.

Ekim’de yine bir haftalık organizasyon yapacağız. Bu kez gidişte otelde kalmayacağız; Uçaktan tekneye geçeceğiz. Tur bittikten sonra otobüsle Dahab’a geçeceğiz ve oradaki Blue Hole’de (Mavi Çukur) son bir dalış yapacağız.

REHBERİMİZ SAİT BİZİ İYİ TANIDIĞI İÇİN ÇOK ÖZEL 2-3 DALIŞ YAPTIRDI
* Ender Bey, siz o kadar daldınız mesela, ben sadece üç kez daldım. Fakat en çoğunu da ben gördüm kesinlikle! Cennet gibi bir seyahatti gerçekten. İnşallah bir sonraki yurt dışı turlarında görüşmek üzere.
Bundan sonra yapacağımız ilk tur yine Şarm’a olacak. Ardından yine o coğrafyada fakat başka bölgelerde dalışlarımız olacak.

* Son bir sorum daha olacak… Bizim rehberin ismi neydi?
Sait…

* Enerjisi ne kadar büyük bir adamdı. Devamlı gülüyordu. Ağzından hiç ‘yok’ kelimesi çıkmadı mesela. Hayatımda bu kadar sakin bir adam görmedim. Denizin altında kuğu gibiydi, sakin…
Kesinlikle haklısınız. Çok enerjik, çok eğlenceli bir adamdı. Onlar deniz adamı… Biz her seferinde Sait ile dalıyoruz. Çok tecrübeli bir adamdır. Son seyahatimizde bizi artık çok iyi tanıdığı ve dalış konusundaki tecrübemizi bildiği için bize çok özel 2-3 dalış yaptırdı. O derin ve şahane dalışlardan bahsediyorum.

* Son söz olarak bize ev sahipliği yapan tekne personeline güler yüzleri için, son gün yaptıkları pastalı veda, disko topları ve özel ilgileri için çok teşekkür etmek isterim.
Güzel bir dalış turuydu. İnşallah bundan sonrakiler çok daha eğlenceli geçer.

VURGUN VEYA DEKOMPRESYON NEDİR?

Kısa sürede yüksek basınçlı bir bölgeden alçak basınçlı bir bölgeye geçilmesi nedeniyle vücutta gaz kabarcıklarının oluşması sonucu ortaya çıkan gaz embolizmidir. Özellikle dalgıçlar, pilotlar veya su altı inşaat işçileri gibi basınç değişimi etkisinde kalanlarda rastlanır.

CENNETTEN BİR KÖŞE, MISIR

Mısır, turistik açıdan oldukça merak uyandıran tarihiyle insanların tatil için tercih sebeplerindendir. Her yıl dünyanın dört bir yanından gelen dalgıçlara da dünyanın en güzel mercan resiflerinden kabul edilen, çeşitli dalış alanlarıyla hizmet sunmaktadır.

Birçok batık yerleri bulunan Kızıldeniz’in derinliklerinde sıklıkla mercan görülmekle birlikte köpekbalığı, büyük balıklar, çekiç, deniz kaplumbağaları görülmektedir. Sualtı dalışının en favori yerlerinden bir tanesi de Sharm El Sheikh’tir. 

Mısır’ın Sina Yarımadası’nda Kızıldeniz kıyısında yer alan tatil kenti ve turizm merkezi olan Sharm El Sheikh’te mercan ve yunuslarla sıklıkla karşılaşılmak mümkün olup ayrıca deniz altı da akvaryum gibi görülmektedir. Denizin içinde her türlü bitki ve balık görülmektedir. 

Sharm El Sheikh’te birçok dalış noktası vardır. Tiran adası yakınlarındaki Jackson, Gordon ve Ras Bob resifleri; SS Thistlegorm batığı (1941 yılında batan İngiliz gemisi) turistlerin en fazla rağbet gösterdiği yerlerdir. Ras Muhammed Milli Parkı, en çok dalış yapılan yerler arasında görülmektedir. 

Kızıldeniz’in dip yapısı, genel olarak farklılık göstermediğinden, resifler ve bunların üzerinde yaşam da, genel olarak birbirine benzemektedir.